• ‘Vatana, millete hesap veremezler’

    İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Türkiye'nin 81 ilinden gelen il başkanları ile birlikte Sarıyer Huzur Mahallesi'ndeki 2. Bölge Seçim Koordinasyon Merkezi'nde basına açıklamalarda bulundu.

  • İBB’nin yeni Başkanı Ekrem İmamoğlu, kendisine, ”Seçimin tekrarlanması ihtimali”ni soran gazeteciye yanıt verdi: ”Olmaz, olmaz. Olmaz kardeşim. Bu ülkenin, milletin ‘derin aklı’ vardır. Seçim tekrarlanır vesaire gündemi yok kardeşim. Biz, YSK’nın İl Başkanımızın verdiği dilekçeye cevap vermesini, İstanbullunun zarar etmemesini, dünyaya rezil olmamamızı istiyoruz. Bir an önce normalleşelim, kucaklaşalım. Biz, merkezi hükümetle de iyi çalışacağız. Birisi, hizmet için bizden kaçsa, biz onu kovalarız. Biz, ülkeye hizmete geliyoruz. Bu kadar şeffaf bir dünyada kaçamazlar. Bu millete kimse ihanet edemez.”

    İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Türkiye’nin 81 ilinden gelen il başkanları ile birlikte Sarıyer Huzur Mahallesi’ndeki 2. Bölge Seçim Koordinasyon Merkezi’nde basına açıklamalarda bulundu. İmamoğlu, şunları söyledi:

    ”Herkes bir gün kazanır, bir gün kaybeder”

    – YSK’nın sürecini, bütün arkadaşlarımızla takip ediyoruz. Arkadaşlarımız, MYK üyelerimiz ve grup başkan vekillerimiz, milletvekillerimiz çalışma arkadaşlarımız süreci takip ediyorlar. Biz de elbette takip ediyoruz. Beklentimiz, bir an önce sürecin tamamlanması. Bu sürecin teminatı YSK’dır. Günün sonunda YSK’nın süreçle ilgili en doğru kararı vereceğini biliyoruz. Her geçen süre, gerçekten bizi üzüyor. İstanbulluyu üzüyor. Bir an önce sürecin netlik kazanması adına sağlıklı adımların en hızlı şekilde atılması lazım. Bu noktada başka arayışlara girenleri görüyoruz. Bunları da takip ediyoruz. Bu arayışların da anlamlı olmadığını görüyoruz. Nasıl kazanarak geliyorsanız, kaybederek gitmenin de demokrasinin doğallığı içinde olduğunun altını çizmek istiyor. Demokrasi yalnızca kazanılarak tesis edilemez. Herkes bir gün kazanır, bir gün kaybeder. Bugün itibari ile sayma çeşitleri değişiyor. Sağdan sola dedim ama çapraz sayımlar da devam ediyor. Bu süreç bitsin artık yorulduk. Umut ediyorum YSK, en hızlı ve doğru kararı verir. İl başkanlığımızın verdiği dilekçe neticesinde de bize yetki verir.

    ”Sorunları çözmek istiyoruz”

    – Şu an bu şehirde işsizliğin en derinden hissedildiğini görüyoruz ve yaşıyoruz. Ekonomik sıkıntıların, büyük kentlerde insanları çok fazla mağdur ediyor. O yüzden biz bir an önce yöntemi gelip katkı sunmak istiyoruz. Bu sürecin sorunsuz bir şekilde bize devredilerek, sorunları çözmek istiyoruz. Bir an önce 1 milyon 200 bin çocuğun okul öncesi eğitimle nasıl bulaşacağına dair projelere başlamak istiyoruz. Bu şehrin çocuklarını eşitlemek istiyoruz. Bu şehirde 350 bin genç var, hayata tutunamamış gençleri hayata hazırlamak istiyoruz. İşsizliğe nasıl çözüm buluruzu hep birlikte çalışarak çözüme bağlamalıyız. Merkezi hükümetin bu işlere odaklanıp bizim de ona destek olan Yerel yönetim politikaları geliştirmek zorundayız. Bu şehirdeki her 4 gençten 1’i işsiz. Üniversite okuyan 5 gençten 2’si işsiz. Haneleri yakan, ocaklarda pişmeyen yemekleri, bu şehrin yoksullarına ne yapabiliriz onu hep birlikte çözüme kavuşturmalıyız. O yüzden biz acele ediyoruz.

    ”Bir sürü ihbarlar alıyoruz”

    – Tabi şu anda görevi devretmekle ilgili Bir sürü ihbarlar alıyoruz. Bu ihbarların içinde mali düzenlemelerle ilgili ihbarlar alıyoruz. Bir an önce bu duyumların sona ermesini istiyoruz. İBB çalışanları, bizimle birlikte mutlu olacaklar. Daha da iyileştirilmiş sosyal haklarına devam edecekler.  Bu gecikmenin her anı, onların da hizmet kalitesini etkilediği gibi, bazı siyasilerin almış olduğu bazı kararlarla, İBB’nin ciddi zararlara uğratılabileceği konusunda duyumlarımız var. O yüzden İstanbul’a olan hizmet aşkımızla bir an önce görevi alıp hizmet etmek konusunda acele ettiğimizi belirtmek istiyoruz. O yüzden biz, gidelim İBB’nin birimlerini gezelim, tespitleri yapalım. İşlerimize bakalım. İstanbul’un yeni yönetim anlayışını herkese anlatalım istiyoruz. O yüzden acele ediyoruz. Bu şehrin gençleri için, çocukları ve kadınları için, insanları için acelemiz var.

    ”Partizanlık dönemi bitti”

    – Şunu net söyleyeyim. Partizanlık dönemi bitti. Bakın burada 81 il başkanımızın huzurunda söylüyorum. Bu kadar karar birliğimiz var. Partizanlık bitti, artık insana şehre, topluma hizmet konusunda partizanlık döneminin bittiği, partililerimizin de böyle bir dönemi alkışladığı bir dönem başlayacak. Bu süreçte en değerli sürece katkı sunacak anlayışın 16 milyon İstanbul ittifakını bu sürece bire bir katıldığı, demokrasinin her yönüyle hissedildiği bir dönemi başlatacağız. Göreceksiniz insanlar çok mutlu olacak. Göreceksiniz insanlar daha çok birbirine hal hatır sormaya başlayacak. Şehrin nezaketi, insanlara da örnek olur. Çocukların bu şehrin önceliği olduğunu herkes yaşayacak. Bunun en büyük düşmanı, partiye hizmet. Biz öyle değiliz.

    ”Demokrasi sadece kazanılarak tesis edilemez”

    – Demokrasi sadece kazanılarak tesis edilemez. Herkes bir gün kazanır, bir gün kaybeder. Bugün itibariyle de arayışlarda sayma çeşitleri değişiyor. Ben sağdan sola, aşağıdan yukarıya dedim ama artık çaprazlamasına da saymalar, sondajlamalar devam ediyor. Bu süreç yoruldu artık. Umut ediyorum YSK en hızlı ve en doğru kararı verir. İl başkanlığımızın yaptığı talep doğrultusunda bizi yetkilendirecektir diye düşünüyorum. Şehirin acil bir yönetime ihtiyaç duyduğu günlerdeyiz. Şu an da bu şehirde halen yoksulluğun derinden hissedildiği ve işsizliğin en derinden hissedildiğini hepimiz biliyor ve yaşıyoruz. Ekonomik sıkıntıların Türkiye’de de var olduğunu biliyoruz özellikle büyük kentlerde insanları daha çok mağdur ettiğini de biliyoruz. Dolayısıyla bir an önce yönetime gelip katkı sunmak istiyoruz. Bir an önce İstanbul’daki sürecin sorunsuz bir şekilde bize devredilip yaşanan bu sorunları çözüme kavuşturmayı istiyoruz. – —

    ”Çocuklar için acele ediyoruz”

    – Alanlarda söyledik burada da belirtelim. Bir an önce 1 milyon 200 bin çocuğunun okul öncesi eğitimle nasıl buluşacağına dair projelere başlamak istiyoruz. Bu şehrin çocuklarını hangi semtinde hangi siyasi görüşte hangi etnik kökenine sahip olursa olsun, bu şehrin eşit çocukları haline gelmeleri için çalışmalarımıza başlamak istiyoruz. Bu şehirde 350 bin genç var, okutamamışız. İş güç sahibi yapamamışız. Bir an önce o gençleri hayata tutundurmalıyız. Hala enflasyonun can yaktığı İstanbul’da işsizliğe nasıl çare buluruz birlikte çalışarak çözüme bağlamalıyız. Merkezi hükümetin bu işlere odaklanıp bizim de onlara destek olan yerel yönetim politikaları geliştirmemiz lazım. Bu şehirde her 4 gençten 1 tanesi işsiz. Haneleri yakan, ev hanımlarının ocağında pişmeyen yemeğin karşılığında biz onlara ne yapabiliriz? Bunları çözüme kavuşturmalıyız. Biz, onun için acele ediyoruz.

    ”İşimize başlamak istiyoruz”

    – Aynı zamanda İBB’de şu an da görevi devretmek üzere olan bu yönetimle ilgili bir sürü ihbarlar alıyoruz. Bu ihbarların içinde mali düzenlemelerle ilgili, verilerle ilgili ihbarlar alıyoruz. Bir an önce bu duyumların, olumsuzlukların sona ermesini istiyoruz. Şu an da bizi heyecanla bekleyen İBB çalışanları bizimle birlikte mutlu olacaklar, sosyal haklarına kavuşacaklar. Bu gecikmenin her anı onların da hizmet kalitesini etkilediği gibi bazı siyasilerin almış olduğu bazı kararlarla İBB’nin ciddi zararlara uğratılabileceği konusunda duyumlarımız var. Onun için bir an önce karar alınsın İBB’nin birimlerini gezelim, tespitlerimizi yapalım. Sürece dair en hızlı harekete geçireceğimiz işlerimize başlayalım istiyoruz, onun için acelemiz var.

    ”İnsana hizmet dönemi başlıyor”

    – Şunu söyleyeyim. Partizanlık dönemi bitmiştir. İstanbul’un dışında 80 ilimizin başkanları huzurunda söylüyorum. Partizanlık dönemi sona erdi. Artık insana hizmet, şehre hizmet ve topluma hizmet doğrultusunda partizanlık döneminin bittiği ve partililerimizin de böyle bir anlayışı alkışladığı dönem başlayacak. Partizanlığın bittiği bu süreçte bizim en değerli sürece katkı sunacak anlayışımız 16 milyon insanın bu sürece birebir katıldığı, demokrasinin her yönüyle hissedildiği, şeffaflığın ve benim belediyem, benim şehrim diyebildiği dönemi başlatacağız. Bu şehir de bugün bile insanlar birbirine daha çok gülümsemeye hal, hatır sormaya başlamıştır. Şehrin nezaketi insanlara da örnek olur. Çocukların bu şehrin önceliği olduğunu herkes yaşayacak. İyiliğin, sevginin ve saygının öncelik olduğunu hissedecek. Bunun en büyük düşmanı kişiye hizmet, partiye hizmet.

    ”Yanlış yapıyorlar”

    – Anlıyorum, rakibimizin adına bu süreci yönetenler, AK Parti’nin içinde yanlışlık ve eksiklik yapanlar ve ”Acaba koltuğum ne olacak” endişesinde olanların çırpınışlarını anlıyorum ama yanlış yapıyorlar. Kendi koltuklarını kurtaramayacakları gibi ülkemize de zarar veriyorlar. Uluslararası platformda da itibarımıza zarar veriyorlar. Sizin koltuğunuzun hiçbir önemi yok. Yarın birbirinizi teselli edersiniz. İstanbul’a kaybettirilen zamanın bedeli ağır olur. Buna AK Parti’nin üst düzey yetkililerinin de oradaki sağ duyulu insanların da müsaade etmeyeceğini düşünüyorum. Kişiler gelir geçer. Kurumlar kalır. Kişilerin şahsi bekalarının hiçbir önemi yok. Bu yönüyle değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. AK Parti’li hemşerilerime de sesleniyorum. Tamamıyla kucaklarına, kollarını açmış hemşerilerime sarılmak istiyorum. Tüm değerlerimle onları kucaklayacağıma söz veriyorum. Saygımızdan zerre kadar şüphe etmesinler. Herkesin katkı sunmasını çok önemsiyorum. Bir an önce Seçim Koordinasyon Merkezi’nden size hitap eden değil, hizmet ettiğimiz sokaklarından Bağcılar’dan Sultanbeyli’ye, Esenler’den Sultangazi’ye, Ümraniye’ye bu şehrin ilçelerine yüzde 100 hassasiyetle, şehrin maneviyatına doğasına değer vererek bu şehrin yeni bir başlangıçla buluştuğu dönemi başlatmak istiyoruz.

    ”Vatana, millete hesap veremezler”

    – Biz olaya sadece şöyle bakarız. Vatandaşımız gelmiştir, oyunu atmıştır, vatandaştan atılan bu oylar da sayılmıştır ve tutanağa geçirilmiştir. Aklımıza gelen şey bu. Biz de bizim sandık görevlilerimize dedik ki aman arkadaş, gelen kişinin kimliğine bak, imzasını al dedik. Oyunu atsın, sayarken dikkat edin. Aman ha bir oyumuza sıkıntı gelmesin, karşı tarafın da bir oyuna sıkıntı gelmesin. Sandık kurulu başkanları var atadıkları, başkan yardımcıları var atadıkları, kendi partilerinden üye var, ittifak yaptıkları partiden üye var. Biz de orada iki partiyiz. Biz azınlığız. Yani tutanağı tutan onlar, eden onlar, kaybettik diye her şey olabilir. Didik didik edelim. Vatana, millete hesap veremezler.

    ”Akıl tutulması yaşamasınlar”

    – Onun için ben hala diyorum ki, 3-5 acemi, seçimi kaybetmeyi kendi koltuklarını kaybetmekten öte gören, kendi koltuklarını sağlama alma çabası içinde olanlara tecrübesi olan kişilerin daha dikkatli davranarak uyarmaları ve tedbir almalarını diliyorum. Akıl tutulması yaşamasınlar. Bu memleketin bu büyük şehrini sadece İstanbullular merak etmiyor. Bütün dünya takip ediyor. Biz 145 yıldır mücadele ediyoruz. Bu süreçte elbette hatalar olacak, eksikler olacak ama çok büyük hataları memleket kaldıramaz. Ben aklıselim insanlara, sağduyulu insanlara kendi partilerinin içerisinde tavır ve davranışlarına dikkat etmeleri konusunda uyarıyorum, göreve çağırıyorum. İşin suyunu çıkartmasınlar kardeşim.

    ”Bu seçimin sonucu belli”

    – Bu seçimin sonucu belli. Bu seçimin sonucunu sokak da kabul etmiş durumda. İnsanları birbirine başka bahanelerle kötü gözle bakmaları için, kötülük üzerinden siyaset yapma karakterlerini geliştirmesinler. Biz sevgi getiriyoruz, saygı getiriyoruz. Gülerek insanlara hizmet edeceğiz. Çok çalış 5 yıl sonra da sen kazan ya. Bak biz 25 yıl çok çalıştık? Hatalarımızdan ders çıkarttık. Kazandık, kabul et. Ders yaparsınız mızıkçı rakibiniz var ya, ”Bana ne, bana ne” der durur. Böyle bir şey bu. Vallahi gülüyorum. Bu saat itibariyle hakem golü verdi, dışarıdaki tribündeki her iki takımın taraftarı da alkışlıyor, ortada bir tane, iki tane oyuncu olmaz olmaz diye mızıkçılık yapıyor. Olmaz, çok hoş bir durum değil. Bu dediğim mizanseni insanlar akıllarına getirip gülebilir bir arada.

    ”2 ayda bir seçim yapalım!”

    – Bazı sözleri anlayamıyorum. Benim literatürüm ona yetmiyor. O zaman biz her iki ayda bir seçim yapalım. Zaten alıştı memleket. Beş senede 7 seçim yaptı, ekonomisi yandı bitti kül oldu. İnsanlar partizanlaştı. Beş yaşındaki çocuk bile partilerin ismini biliyor artık. Bıraksınlar da bu çocukları eğitelim, hayata insanları tutunduralım. Yapmasınlar, yazıktır bu. Ben diyorum ki sokakla ilgilenin, toplumla ilgilenin. Seçim yapalım. Ne olacak Allah aşkına? Yazık, günah onun için bazı sözleri kulağım duymuyor. Duymak da istemiyorum. Konuşulması gereken, demokrasinin gereği seçimi kaybedenin gelip seçimi kazanın elini sıkması centilmenliği ve ahlakıdır.

    ”Büyükşehir belediye bir kamu kurumudur”

    – Büyükşehir belediye bir kamu kurumudur. Denetlenmesiyle ilgili kurumlar bellidir. Ancak biz orada büyükşehir belediye meclis grubumuzla bir gözlem yapıyoruz. Bu ne kadar geçerlidir bilemem. Elbette görevi teslim aldığımızda gerekli tüm ortamların inceleneceği, geçiş döneminde yapılan ya da yapılmış olan büyük hatalar, ödemeler, bitirilmeyen işlerle ilgili hak edişler, faturalar. Bu duyumlar bize de ulaşıyor. Bunların hepsi kontrol edilecek. Ben, İstanbul Büyükşehir Belediyesi”nin siyasi iradesi hariç on binlerce alın teri dökerek şehrine hizmet eden pırıl pırıl çalışanlarına çok inanıyorum. Onlar bu şehre ihanet etmezler. Beni beklediklerini biliyorum, ben de onları çok özledim.

    İmamoğlu, basın mensuplarının sorularını da yanıtladı.

    Seçim meşruiyeti ve medyayı tehdit…

    – Seçimin meşruiyetini bence, 5 yıl boyunca sadece Sayın Yavuz ve onun gibi kaybeden birkaç kişi tartışacak. 16 milyon insanın öyle bir derdi yok. 16 milyon insan hizmet bekliyor. Sayın Yavuz, hala o tereddütleriyle birlikte kameralar karşısına çıkıp çıkıp duruyor. Ben de çıkıp çıkıp duruyorum bu arada. Tek şansı, onu gösteriyorlar, beni az gösteriyorlar. Ama kimin itibarı yüksek, onu bilemem. Bence, sözlerinin hiçbir anlamı yok. Kendi zihninde yarattığı dünyada mutlu olmaya çalışıyor. Bence, çok yakın zamanda, AK Parti, bu ülkeye hizmet etmeye çalışan bir siyasi partinin sağ duyusu, aklı, ona hak ettiği irtifayı gösterecek. Bu, yukarı doğru mu aşağı doğru mu olur, bilemem. Bu sözümden sonra, muhtemelen partisi, ona muhtemel değerlendirmesini yapacaktır.

    – Ben, medyayı tehdit etmedim. Tehdit, nefret, öfke, kin, ihtiras benim hayatımda hiçbir zaman olmadı. Ruhumda yok. Boşuna aramasınlar. Hücrelerimi tek tek analiz etsinler. MR çektirsinler, bulamazlar Allah için. Ama şunu yaptım. Ben, bazı kurumlara, ne kadar itibarlı olduklarını hatırlattım. Soy adlarıyla, aileleriyle itibarlarını hatırlattım. En azından 2-3 nesildir memleket için iş ürettiklerini, hizmet ettiklerini, şu anda da medya kurumlarının sahibi olmakla, sadece bize karşı değil, ailelerine ve soy adlarına karşı sorumlu olduklarını hatırlattım. Şu anda sahip oldukları kurumların da ülke tarihinde önemleri var. Benim evime giriyordu kardeşim bunlardan bazıları. Yazık değil mi? Üzülüyorum. Böyle bir medya kurumunun bugün, adil olmayan bir şekilde hizmet vermesine üzülüyorum. Ne ailelerinize yanlış yapın ne kurumlara ne de topluma. Onlar bunu nasıl algıladılar, bilemem.

    Oy farkı…

    – Bunlar, maçtaki mızıkçı. Biz, sadece sayıyla seçimi kazanmadık, gönülleri de aldık biz. Bizim en büyük kazancımız, bu şehirde 16 milyon insanın gönlünü kazanmak. Onu, o açıklamayı yapan arkadaşların zihni ölçemez bile. Oy verenler sarılıyor, oy vermeyenler, ”Oy vermedim ama hayırlı olsun. Hadi, hizmet bekliyoruz” diyorlar. Onun farkında değiller. Ben, yine siyasi tecrübesi olan MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin, ”1 oyla bile seçim kazanılır” sözünü hatırlatıyorum.

    Büyükçekmece…

    – Yazık. Bir ilçeyi baskı altında tutmak. 4., 5. dünya ülkelerinin yaptığı hamleleri görüyoruz. Ama bu toplumun ve ülkenin, derin bir vicdanı var. Yapılanları görüyor. Ben, her şeyin farkındayım, takip ediyorum. Yanılmıyorsam, Haziran seçimi ile Mart seçimi arasında 2 bin küsur oy fark var. Her iki partinin de başvuruları var. İlçe seçim sonucu bağlamış. YSK, en üst ağızdan demiş ki: ”Ne hayali seçmen var, ne oy hakkı çiftelenmiş seçmen vardır, herkes seçime güvenle bakabilir.” Bu kadar net tarif yapılmış. Bir ilçeyi baskı altında tutmak, ”Acaba oradan ne çıkarırız” diye düşünmek yazıktır. Ben, Büyükçekmece halkını tanıyorum. 30 yıldır o bölgedeyim. İnsanlar arayıp, ”Kapımıza polis dayandı” diyor. Emniyetimize de yazık ya. Utanma da yok yani. Ben, gülüyorum. Bugün ne oldu Allah aşkına. Kaybettikleri her yerde bir şeyler var, kazandıkları hiçbir yerde bir şey yok. Ya kardeşim, sana da oy çıkıyor, bana da oy çıkıyor.

    – Zannediyor ki toplum, sadece onlara oy çıkıyor. Bize de oy çıkıyor. Oyu küçümseyenler, bu süreci bize yaşatanlar, Allah aşkın ya, o gece saat 10 buçukta, ”3 bin oyla seçimi kazandık” diyenler, kendini 8o milyona alkışlatanlar utanmıyor mu? En büyük ayıbı, bu ülkeye hizmet etmiş sayın Binali Yıldırım’a yaptılar. Onu yanlış bilgilendirdiler, milletin huzurunda, ”Kazandık” diye, kendisini mahcup etmesine fırsat tanıdılar. Ben, Sayın Yıldırım’ın yerinde olsam, ona vesile olan kim varsa, bir daha yüzüne bakmam, adam yerine koymam. En büyük ayıbı Sayın Yıldırım’a yaptılar. Bizim aldığımız oyu küçümseyen, ilçe seçim kurullarına baskı yapmaya çalışan bir takım unsurlarla, buradan İstanbul’a doğru yürümeye çalışan akıllara, ”Fazla dibini karıştırmayın” diyorum. Kuymağın dibi güzeldi, tatlıdır ama sandığın dibini kazımak, tatlı bir iş değildir. Ülkeye zarar veriyor. Ben, onlara bir gün kuymak ısmarlarım.

    Seçim tekrarı…

    – Olmaz, olmaz. Olmaz kardeşim. Bu ülkenin, milletin ”derin aklı” vardır. Seçim tekrarlanır vesaire gündemi yok kardeşim. Biz, YSK’nın İl Başkanımızın verdiği dilekçeye cevap vermesini, İstanbullunun zarar etmemesini, dünyaya rezil olmamamızı istiyoruz. Bir an önce normalleşelim, kucaklaşalım. Biz, merkezi hükümetle de iyi çalışacağız. Birisi, hizmet için bizden kaçsa, biz onu kovalarız. Biz, ülkeye hizmete geliyoruz. Bu kadar şeffaf bir dünyada kaçamazlar. Bu millete kimse ihanet edemez. Ben, herkesle anlaşırım. Sayın Cumhurbaşkanı’yla da anlaşacağım. Ben, bir dahaki seçim oyuna talibim, oyunu alacağım onun. Benden, hizmet noktasında hiç kimse kaçamaz. İstanbul için kapılarına dikileceğiz. İyi bir ikili olalım istiyoruz bu memleket adına. YSK, bugün-yarın bu devletin güzel aklına, bu devletin ve milletin 145 yıllık demokrasisine zarar vermeyecek, sağ duyulu, aklı selim, hukuka dayalı bir kararı verecektir. Buna inanıyorum. Bunu bekliyoruz. Heyecandan kıpır kıpırız. Şu anda bile yerimde duramıyorum. Yazık, bu şehre yazık. Ekibimiz hazır. Bu şehrin 16 milyon insanı hazır. İnsanlar daha çok gülümsüyor birbirine 3-4 gündür. Umut dolular. Zihninizden onu çıkarın. 2-3 gün sonra, inşallah Saraçhane’de buluşuruz. Son bir sor alalım. Burası sauna oldu çünkü. Sonra benim terimle uğraşıyorlar. Neymiş? Çok terliyormuşum. Annem, benim üstümü, çocukken günde 5 defa değiştirirdi. Ben, terliyorum kardeşim. Zorlandığım falan yok. Terliyorum. Alın teri döküyorum.

    Seçmenin, ”Sandıkta kazanılan masada kaybedilir mi” kaygısı…

    – Biz, hak ettiğimiz seçim için mücadele veriyoruz. Kimsenin de hakkını yemeyiz. Seçimi kaybetseydik, çıkıp, bunu delikanlıca, adalete inanan insan olarak, burada açıklamaktan imtina etmezdim. Yüzümden belli olurdu ve buradan açıklardım.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir