• İmamoğlu Avcılar’daki Bathonea Antik Kent kazı alanında incelemelerde bulundu

    İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, 13 Ekim’de, ilçe ziyaretlerinin 6’ncısını Avcılar’a yaptı. Belediye Başkanı Turan Hançerli ile de saha gezisine çıkan İmamoğlu, Bathonea Antik Kent kazılarının koordine edildiği kazıevini ziyaret ederek, kazı başkanı Doç. Dr. Şengül Aydıngün’den bilgi aldı. Daha önce, “Küçükçekmece Gölü’ndeki antik kenti mutlaka gezeceğim” demiş olan İmamoğlu, dün gece İngiltere temaslarını tamamlayarak İstanbul’a dönmesi ardından bugün kazı bölgesinde incelemeler yaptı. İmamoğlu’na, Acılar Belediye Başkanı Turhan Hançerli ile Kültür Varlıkları Daire Başkanı Mahir Polat eşlik etti.

  • İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Avcılar’daki Bathonea Antik Kent kazı alanına inceleme gezisinde bulunup bilgi aldı. İmamoğlu, bir gazetecinin, Şehircilik ve Çevre Bakanı Murat Kurum’un, iptal edilen ileri biyolojik arıtma tesisi projesiyle ilgili, “Gerekirse o projeyi gelip orada yapacağız” dediğini anımsatması üzerine, “Gereksiz ve üzücü bir açıklama. Görüyorum ki bazı bakanlarımız, görevlerini yerine getirirken, verdikleri mesajların ne kadar önemli olması gerektiğini hissederek konuşmuyorlar. Konuşmalarının içeriği tümüyle siyasi. Bakanımıza tavsiyem; bir sorusu varsa, telefonun ucunda Ekrem İmamoğlu var. Bilgi almak isterse de bilgiyi verecek, o devlet adamlığı terbiyesini taşıyan bir belediye başkanı var” cevabını verdi.

    İSTANBUL, HERKESİN BİLMESİ GEREKEN ALANLARLA DOLU

    İncelemeleri sonrası Bathonia’nın insanın tüylerini diken eden bir yerleşim alanı olduğunu söyleyen İmamoğlu, bulunan tarihi kalıntılar ışığında, İstanbul’un geçmişinin çok eskilere dayandığının ortaya çıktığını anımsatarak şöyle devam etti:  “ Bulunduğumuz alan, büyük bir havuz ve sarnıcı ile burada belli ki binlerce insanın yaşadığı değerli bir liman kenti var. İstanbul’un aslında her tarafının ne kadar tarihi ve ne kadar dünyaya servis edilmeye muhtaç olduğunu görüyoruz. İstanbul, herkesin bilmesi gereken alanlarla dolu. Burayı keyifle gezdik. Bundan sonraki sürece nasıl dâhil olmalıyız, nasıl etkin olmalıyız ve tabii bakanlık süreçleri var. Hocamızın aldığı izinler var, takipler var. Onları, arkadaşlarımla entegre bir sistem kurarak, Büyükşehir Belediyesi’nin buraya olan ilgisini en üst seviyede göstereceğiz.”

    İmamoğlu, daha sonra da basın mensuplarının gündeme dair sorularını yanıtladı.

    KONUŞMALARIN İÇERİĞİ TÜMÜYLE SİYASİ

    Bir gazetecinin, “Şehircilik ve Çevre Bakanı Murat Kurum, iptal edilen ileri biyolojik arıtma tesisi projesiyle ilgili, ‘Haliç’in eski günlerine dönmesine izin vermeyiz. Gerekirse o projeyi gelip orada yapacağız’ dedi. Değerlendirmenizi alabilir miyiz?” şeklindeki sorusuna İmamoğlu, “Gereksiz ve üzücü bir açıklama. Görüyorum ki bazı bakanlarımız, görevlerini yerine getirirken, verdikleri mesajların ne kadar önemli olması gerektiğini hissederek konuşmuyorlar” yanıtını verdi.
    “Konuşmalarının içeriği tümüyle siyasi” diyen İmamoğlu, cevabını şöyle sürdürdü:
    “Bakanımıza tavsiyem; bir sorusu varsa telefonun ucundayız. Hatta davet eder, buluşuruz, anlatırız, dinleşiriz ve sebepleri sorgulanır. Böyle sıradan açıklamalarla, İstanbul gibi bir kentin mevzusuna, 16 milyon insanın yetki verdiği insana mesaj yollamanın ağırlığını düşünerek hareket etmesini öneriyorum. Uyarıyorum. Bu tarz diyalogları oluşturursa devlet adamlığı felsefesi kazanır. Ülke kazanır, şehir kazanır. ‘Sayın Başkan niçin böyle düşündünüz? Niçin böyle bir karara vardınız?’ diye sorabilirdi. Orası, kimsenin babasının çiftliği değil. Yaparım, ederim, el koyarım ülkesi de değil burası. O cümleleri, İstanbul’a zikretmenin yerine, -Sayın Bakana tavsiyem- Gümüşhane’de 12 bin yıllık bir buzul gölünü yok eden valinin, o yok ettiği buzul gölünü gitsin çözsün, orayı halletsin. İstanbul, emin ellerde. Bizimle konuşurken, bize mesaj verirken, bir telefonu çevirirse, telefonun ucunda Ekrem İmamoğlu var. Bilgi almak isterse de tüm heyetiyle bilgiyi verecek, brifing verecek, o terbiyeyi ve o devlet adamlığı terbiyesini taşıyan bir belediye başkanı var.”

    3 AYDIR ŞU BAKAN İÇİN ÜZÜLDÜĞÜM KADAR HİÇ KİMSE İÇİN ÜZÜLMEDİM

    Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan’ın, İBB’nin Haydarpaşa ve Sirkeci garları ihalesinden elenmesine ilişkin yaptığı açıklamalarına yönelik soru üzerine, Danışmanı Murat Ongun’dan, söz konusu yazıyı açmasını isteyip, eline aldığı Tablet PC’den, Turan’ın cümle cümle okuduğu ifadelerine şu yanıtı verdi:
    “Valla sabah yazıyı okuyunca tüylerim diken diken oldu. Üzüntüden, kaygı duyarak yazıyı okudum. Düşünsenize, ‘İBB eskiden beri bizim elimizde ne varsa ister; bu normaldir, doğaldır. Yeni başkanın da talebi doğaldır. Kadir Bey de Sirkeci’yi istemişti, ona da vermedik. Veremezdik. Burası hizmet verdiğimiz sistemin bir parçası, müştemilatı. Veremezdik’. Kime veriyorsun o zaman? ‘Bu alanlar da birinci derece SİT alanı içerisinde. İmar kısıtlılığı var. Ticari faaliyetler yapamıyorsunuz.’. Allah Allah bana mı anlatıyor, ihaleyi alana mı anlatıyor; bak sen! Sergi kültür faaliyetleri yapacaksınız. İhaleye çıktık. İBB’nin bu tür faaliyetleri yapacağı bir sürü yeri var. Git orada yap.’ Orayı kim yapacak, bildiğiniz biri mi? İhaleye fesat mı karıştırdınız. Alacak kişi belli miydi? Bak 50 tane soru sorarım. ‘Kadir Topbaş’a da bunu söyledik. İşletme olacak, bu tür yerlerin ruhsatlarını belediyeye bağlı bu tür kurumlardan alıyorsunuz. Kendileri kullanırken ve buraları ticari amaca dönüştürüyorlar.’ Bak sen.. Büyükşehir Belediyesi. Yani bunu Büyükşehir Belediyesi yapıyor. ‘Diyoruz ki, burada yeme içme yeme içme oturma olmayacak. Sergi açacaksınız, böyle bir imar kısıtı içinde şartnamemizi hazırladık.’ Eeee 3 bin lira maaş alan adam mı yapacak sergileri, salonları; bak sen! Ne kadar eminsiniz ya. Hani 300 bin lira veren alırdı? Şimdi ne kadar hassasiyet içeriyor bu cümleler, anlamış değilim. ‘Akıl tutulması. İstanbul belediyesi ihale dosyasında bizim istediğimiz şartların dışında dosya verdi.’ Doğru, sizin tariflediğiniz kişi biz değiliz çünkü. Biz devletiz, kamuyuz. ‘Matbu sözleşmelerimiz var. Bazı ifadeleri de değiştirmiş.’ Bak sen ya. Bir yandan da edebiyatçı oldunuz. ‘Baktık aynı şeyi karşılamıyor, aynı hukuki terim de değil. Bilerek yaptığını düşünüyorum.’ Bak bak bak. Bir de bizim yerimize akıl yürüyorlar ya da kadromuzun yerine akıl yürütüyor. ‘Bu hatayı kimse yapmaz.’ Ya ne dedin Allah aşkına! Burada ne dedin, ne anlattın? Üzülüyorum, gene üzülüyorum. Yani 3 aydır şu bakan için üzüldüğüm kadar hiç kimse için üzülmedim. Allah yardımcısı olsun.”

    -İLGİLİ YÖNETİMİN KENDİ İÇİNDE ALDIĞI BİR HİYERARŞİK KARARDIR-

    Bir gazetecinin, “Ulaştırma Daire Başkanının istifası bilginiz dâhilinde miydi, neden istifa etti?” sorusuna da İmamoğlu şu şekilde cevap verdi:
    “Bilgim dahilinde. Değerli hizmetler aldığımız bir arkadaşımızdır. Ama süreçte kadrolar birbiriyle uyum, anlaşma konusunda karalar verebilir. Artık, Büyükşehir Belediyesi bir hiyerarşik yapıya dönüşmüştür. Büyükşehir Belediye Başkanı, her makamı ben atayacağım iddiasında birisi değildir. Olamaz da olmamalı da. Kadrolar bazen kendi şekillenmeleri ile ilgili prensip kararları ortaya koyarlar. İstifa eden arkadaşımız da değerli bir yol arkadaşımızdır. Bugün böyle bir karar vardır, yarın başka yerde bir arada oluruz. Hayatında başarılar diliyorum. Ama tümüyle, bir sistem ve senkronizasyonla, ilgili yönetimin kendi içinde aldığı bir hiyerarşik karardır.”

    KUCAKLAŞACAĞIZ, SELAMLAŞACAĞIZ, HAL HATIR SORACAĞIZ

    İmamoğlu, “İstanbul’da ardı ardına meydana gelen siyanürle intihar ve cinnet vakalarına yönelik, İBB’nin sosyal yardım noktasında önlemleri olacak mı, bu alanda bir değişiklik gündemde mi?” şeklindeki soruyu şu şekilde cevapladı:
    “Bu bir sosyal yardım ya da kent yoksulluğuna dair direkt bağlantılı, akşamdan sabaha bağlantılı bir süreç elbette değil. Ama bütünüyle baktığınızda bu kent yoksulluğunun travmanın, psikolojik sorunların sürece getirdiği trajik bir durum. Çok üzüntülüyüm. Elbette ben evvelsi gün Londra’da da söyledim; ‘İstanbul görevini yapmamıştır demek ki. İstanbul, bütün Türkiye’nin moralidir, motivasyonudur. Moral gücüdür, motor gücüdür.’ Lütfen sıkıntı hisseden, çevresinde sıkıntı hisseden insanlar gördüğünde dayanışmayı, konuşmayı, diyalog kurmayı, selamlaşmayı en üst seviyede tutsunlar. Bazen insanları yalnızlaştıran, toplumsal vakalar da vardır. İnsanlar kenara itilmiş hissederler kendini bazen. Yok öyle bir kent, yok öyle bir yönetim, yok öyle bir toplum. Kucaklaşacağız, selamlaşacağız, hal hatır soracağız. Lütfen bunu yapalım.

    ‘ZAM YAPMIYORUZ’ DİYE BİR TAAHHÜDÜMÜZ YOKTU

    “Su zammı ile ilgili de ben bütün güzel vatandaşlarıma şunu söylüyorum: ‘Biz geçen sene yaptığımız hamle ile gerçekten İstanbul’a su konusunda büyük tasarruf kazandırdık.’ Yani insanların cebine büyük bir tasarruf kazandırdık. Biz geçen yıl görevi aldığımızda 5.20’nin üzerinde olan şu anda zam yaptıktan sonraki hali 4.80. Bir bu. İkincisi yüzde 20 zamdan bahsediyoruz. Suyun maliyetindeki en önemli unsurlar ne yazık ki enerji, ne yazık ki yakıt. Türkiye’nin maliyetleri. Sadece enerjide yıllık yüzde 60’a yakın artış var. Biz bütün parametreleri üst üste koyduğumuzda önümüze gelen pakette yapılması gereken zam oranının –yani teknik insanların önümüzdeki koyduğu paketin- yarısını vatandaşımızın önüne koyuyoruz yüzde 20’yi derken. Bir de ‘Zam yapmıyoruz’ diye bir taahhüdümüz yoktu. Suyun indirimli olması için bir taahhüdümüz vardı, onu yerine getirdik. Şimdi yılın değişen oranlarıyla 2020 için insanlarımıza böyle bir zam yapma zorundayız ki hizmet edebilelim. Çünkü bunun bir maliyeti var. Keşke zam yapmasak. Keşke ülkenin parametreleri bize bu zammı yaptıracak seviyeyi korusa. İyi olsa Türkiye’nin ekonomisi. Ama değil. Olmayınca biz de ne yazık ki böyle bir zam yapıyoruz, yapmak zorunda kalıyoruz. Dünyanın hiçbir yerinde, ülkemizde de belediyenin yaptığı zamların kaynağı belediye değildir. Eğer abartılı bir şey yapıyorsa hesabını sorarsınız. Esas olan ekonomide onun kaynağı devletin ekonomi politikalarıdır.”

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir